19 Şubat 2008 Salı

ODTÜ' den Geliyorum

ODTÜ'DEN GELİYORUM
Volkan Ertit
Orient Yayınları
Nisan 2006-ISBN:975-6124-16-4
3.Baskı
Kitabın Alındığı Fiyat:Etiket Yok(Bana ücretsiz :)
Okuduğum Tarih:Tarih yazmamışım fakat aynı yıl okumuş olmam lazım
Sayfa Sayısı: 232



"50. Kuruluş Yıldönümü’nü kutlayan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin, “öğrenci gözü”nden yazılmış bir kitabı hiç olmuş muydu bilinmez; amma velakin, “ODTÜ’den Geliyorum” bu yolda bir hoş geldiniz makasıdır. Yırtılın! ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu’ndan Volkan Ertit, kelimelerini nakşederken, yalın mı yalın, duru mu duru bir dil kullanıyor. Diyor ki; “Kendine saklarsan, kahraman olamazsın ki!” Kahraman olmakla bir derdi olmayan bir öğrenciden, su gibi akıp giden, gecenize-şarabınıza dost olacak bir kitap ODTÜ’den Geliyorum. Lakin, içinizdeki kahramanı fena halde uyandırabilir; öğrencilik hayatınızdan kareleri gözünüzün önüne getirmekle kalmayıp, sizin de bir iddia sahibi olmanızı körükleyebilir bu kitap. “Deneme” türünde kaleme alınmış olsa dahi, size bir şey iddia etmez ama kendi içinde dinamik sesler, “iç”ten iddialar ve iç sesler barındırır; “orada” olduğunuzu hissedeceksiniz. Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin bir “Orta Doğu” okulundan çok bir “Orta Dünya” Teknik Üniversitesi olduğunu içselleştireceksiniz. Öğrencilik koridorlarından geçerken, başka bir öğrencinin zihninde “huzurlu” bir konuk olarak bulacaksınız kendinizi. Bir “öğrenci evi tadında”, kısa kısa, yarım yamalak, düşe kalka, bata çıka hikayeleri buradaki denemeler. Denemeden öğrenemezsiniz oyunun kurallarını. Savruk, aşık, samimi, içten, tutun(a)mayan ve dert sahibi bir kitap ODTÜ’den Geliyorum. Öyle ki, dışarıda da “ODTÜ'lü” olduğu için “yabancı”laşan bir anlatıcısı var. İsyan eden. Haydi öyleyse durma; sıkılmadan dökül, dökül ve oku bir solukta. Yastığının altında, bisikletinin eğerinde, dolabının derinliklerinde, çantanın diplerinde saklasan da bu kitabı; dokusunun ahengi gereği, yağmur yağıyorsa şemsiye olarak kullanmaktan da sakınmayacaksın. İstersen yak ve küllerini yazarına yolla, istersen yırt ve uçak yapıp uçur ODTÜ Devrim Stadyumu’ndan aşağı. Hiçbir hakkı saklı değildir. Kağıdının kokusu kağıt gibidir. Sırf kapağını sevdin diye aldığın kitaplardan olmasın bu kitap. Edebiyat dersi veren bir kitap da değil elindeki; edebiyat derslerine hep acele edip hep geç kalan bir kitap; irkilmene, enerjine, iç sesine ihtiyacı var fena halde:“ O zaman Türkiye kamuoyuna duyrulur; yurdumun namus bekçilerine sesleniyorum! Çıkın mağaralarınızdan! Namusunuzu kirlettiğini düşündüğünüz kim varsa öldürün! Hadi göreyim sizi yurdum delikanlısı! En namuslu, en efendi sizlersiniz. Varsa bir namussuzluk; bu, kadına ait olandır zaten. Tek başına kafeye ya da sinemaya gidince bir kadınımız – durun ben söyleyeyim – muhakkak ki erkek arayan bir orospudur o. - Orospu Musun da Askılı Giyiniyorsun? / ODTÜ'den Geliyorum - s. 184”
Altını Çizdiğim Satırlardan Bazıları:
(Her bölümü her satırı zevkle okunabilen akıcı bir kitap. Kitabın tüm satırlarının altını çizmek istesemde, burada tüm kitabı veremeyeceğime göre ya şundadır ya bunda diyerek ufak alıntılar yaptım. Şiddetle okumanızı tavsiye ederim :) Hele ki ODTÜ'lüysen, hele ki ODTÜ' de yaşamı biliyorsan sana çok şey hatırlatacak. Yok eğer ODTÜ'lü değilsen ODTÜ'lü olmanın ne demek olduğunu çok olmasada biraz anlayacaksın.)
İki saattir kavga ediyorlar
Adam oldukça kaba
Hakaret ediyor
O erkek çünkü
Karısına "lan" diye hitap ediyor
....O bir adam
O bir erkek
O bir güç sahibi
Kadın görüşmek istemiyorum diyemiyor
Hoşumuza giden yalanları avuç dolusu yutarız da
Acı gerçekleri yudum yudum içeriz demiş Diderot
Acı gerçeğin ne olduğunu bilmek dahi istemiyorlar
-------
Yoksun...
Yokum...
....Senin haricinde hiç kimse beni bu şekilde sevmemişti.
Sadece seninle olan ilişkimde biliyorum karşılıksız sevildiğimi.
....Her geçen gün biraz daha zayıflıyordun.
Sadece sen ve babam biliyordunuz niyesini.
....Senin dinlenmen gerektiği için hastaneye yatırıldığını söylemişti teyzem.
Ben yine anlamamıştım aneyim...
Babam da yoktu yanımda.
Sonra öğrendim.
Gece boyunca o kalmış seninle.
Ev soğuktu aneyim.
Ev sensizdi.
Ben evsiz.
Ben sensiz aneyim.
....Yok yok, gerek yok kimsenin bu gece benimle kalmasına.
Aneyime çok selam söyle ama tamam mı?
Hep öp onu.
Hem söyle ki odamı toparlayabiliyormuşum artık.
Bir de Gülşah ile tanıştığımı söyle ona.
Gülşah kim mi?
Sen bilmezsin.
Benle aney arasında.
Ona da fazla ayrıntı sorma.
Bana sözü var hiçbir şey anlatmayacaktır.
Hoşça kal babam.
...
...
...
Aneyim,
Bir tek senin gözlerinde değerli olurdu çelimsiz bedenim.
Kendimi yitirdikçe sen var ederdin benliğimi.
Hayatın seninle olan bölümünü sonsuzluk sanıyordum.
Senin yaşamını düşsel ahlâkımın kaynağı olarak kabul etmiştim.
Gitme aney...
Yalvarıyorum gitme...
Yalvarıyorum...
--------
Korkuyordu hayattan. Akademisyen olmak istemesinin en büyük nedeni de bu korkusuydu. Hayat ona her göz kırptığında sarsılıyor, daha bir sarılıyordu derslerine. ODTÜ'nün dışında yaşayabilecek şekilde yetişmemişti.
....Çıkmak istemiyordu ODTÜ'den dışarıya. Kuralların kağıtlarda değil direkt insanların beyninde işlediği bir açık hava hapishanesi istemiyordu.
(ODTÜ'lü olmak böyle birşey işte, kuralların insanların beyninde işlediği dışarıdaki açık hava hapishanesine bir türlü ayak uyduramadım bende, onun için hep sıradışı diye isimlendirildim :) )
------
Ve bizler onların büyük teyzeleri ne demişse ona göre davrandık. Toplum ayıplamasın diye kıyafet mağazalarından elbiselerimizi ona göre seçtik. Komşular ayıplamasın diye erkek arkadaşımız sadece okulda bizden silgi isteyen sınıf arkadaşından ibaretti.
Hak,
Hukuk,
Kitap,
Saygı,
Namus...
Hepsi ama hepsi nasıl da endeksliydi bizim haricimizde yaşayan komşuya, öğretmene, amcaya, dayıya, yaşlı teyzelere, orta çağda yaşayan tarikatcılarımıza,...
Birileri bizim namuslu olup olmadığımıza karar veriyordu büyük teyzesinin kuralları ile.
....Karşı komşunun kızının eve kaçta geldiğini dikizleyen çirkin insanlar dedikodu yapmaktan utanmıyordu.
....Yukarıda giydirilmek istenen gömlek dar gelir insana. Bir gecede meclisten geçen yasalar bir gecede geri alınabilirler. Bir günde gerçekleşen devrim başka bir günde bozguna uğratılabilir.
-----
Ne demektir mahkemede ki iyi hali?
Neye göre ceza veriyorsunuz birilerine?
Kimin bakışı daha masumsa o daha mı az ceza alıyor?
"Mahkemedeki iyi hali göz önüne alınarak..."
Şaka yapıyor birileri.
Ablanızı kablo ile boğarak öldürüyorsunuz ve sonra naylon eritiyorsunuz suratında ama mahkemedeki hakim diyor ki:
"Çocuğum ben senin hal ve hareketlerini beğendim, çok cici biriymişsin. Bundan sonra da askılı giyenleri öldürmezsin olur biter. Hem askılı giymek ağır tahrike girer. Hadi güle güle...Hadi ben bıraktım seni. Ne de olsa mahkemede iyi hal gösterdin."
Yok hakimim yok.
Bize demeyin "yasalarda ne yazıyorsa onu uyguladım"

2 yorum:

Unknown dedi ki...

merhabalar asiye,

ziyaret ve yorum için teşekkür ederim.

Betül İnce dedi ki...

Bir ODTÜ'lü olarak bu kitabı kaçırdığıma üzüldüm. Paylaştığın için teşekkürler.

Sevgilerimle.