Ayşe Kulin
Remzi Kitabevi
Ocak 2000 ISBN: 975-14-0727-3
46.Basım
Kitabın Alındığında Fiyatı: 8500000 TL
Okuduğum Tarih: 31.12.2001
Sayfa Sayısı: 350
Şakir Paşa ailesinin bir üyesi olan sanatçı Füreya Koral'ın yaşamını konu olan biyografik özellikler taşıyan bir roman.Osmanlı aristokrasisine mensup bir ailenin kızı olarak doğup gerçek bir sanatçıya dönüşen, ilginç yaşamı ve ailesiyle başlı başına bir fenomen olan Füreya'nın yaşamı, arzuları ve aşkları, Ayşe Kulin'in sürükleyici kalemiyle yeniden hayat buluyor.
Altını Çizdiğim Satırlardan Bazıları:
(Kitaptaki gözlerimi yaşartan paragraf)
...babasının sesini duydu."Füreya, gel misafirlerimize 'hoş geldiniz' de "
"İşte benim küçük kızım Füreya" dedi babası gururla. Çocuk önce ince bıyıklı adamın önüne gidip, reverans yaptı.
"Hoş geldiniz efendim."
"Bon soir, mademoiselle," dedi adam.
"Bu beyefendi Fransızdır, onunla Fransızca konuş" dedi babası.
"Soyez le bienvenu," dedi Füreya. Sonra göbekli yaşlı adama yürüdü.
..."Hoş geldiniz efendim." Ona da reverans yapıp nihayet yüzünü henüz görmediği üçüncü adama döndü çocuk. Aman tanrım! Onlar nasıl gözler öyle. Masmavi, çakmak çakmak bakışlar, Füreya'yı delip yüreğine saplandı sanki. O hiç bu kadar güzel bir erkek görmemişti bugüne kadar. Diğerleri, sarışın Fransız ve göbekli adam bir anda siliniverdi sanki. Odada sadece o vardı. O ve Füreya. Aliye, Aliye, Aliye... Burada olmalıydın... bu gözleri, bu yüzü sen de görmeliydin...
"Siz Fransızca biliyorsunuz demek, küçük hanım?"
"Evet efendim."
"Ne zaman öğrendiniz?"
Onunla annesi hep Fransızca konuştu da. Ana dili gibi, Türkçeyle birlikte öğrendi aslında," dedi babası.
"Annesi Fransız mı?"
"Hayır. Türktür."
"Başka marifetleriniz de var mı, küçük hanım?"
"Keman."
"Keman çalıyorsunuz öyle mi?"
"Evet efendim."
"Kaç yaşındasınız?"
Füreya, 'onsekiz, ondokuz,yirmi,' demek istiyordu.
"Dokuz," dedi
"Okula gidiyor musunuz?"
"Evet."
"Aferin. Keşke her Türk kızı sizin gibi lisan ve müzik bilse. Kim bilir belki bir gün..." dedi, mavi gözlü adam.
"Resim de yapıyorum," dedi Füreya fısıldayarak.
"Kızım, yemeklerimizi yavaş yavaş masaya taşı bakalım."
Füreya, hâlâ o bakışların tesiri altında, dizleri titreye titreye mutfağa döndü.
... Füreya, başı geriye dönük, bakışları mavi gözlü adama dikili yürüyordu koridorda.
... Bir ara, dayanamadı parmaklarının ucuna basa basa koridorda salona doğru yürüdü. Yaptığının çok ayıp olduğunun bilincindeydi ama o mavi gözlü adama bir kere daha bakmak istiyordu.
...Odasına geri gitti ama ne keman çalabildi, ne resim yapabildi Füreya. Yatağına uzandı, o mavi bakışlı adamı düşündü hep. Bir gün evlenecekse, böyle bir kocası olmalıydı. Mavi gözlü. pelerinli. Bir ara içi geçer gibi oldu, uyuyakaldı. Sıçrayarak uyandığında, sokak kapısının önünde vedalaşan misafirlerin sesini duydu.
...Füreya yerinden fırlayıp içeri koşmak, mavi gözlü adamı bir kere daha görmek istiyordu ama, sokak kapısının kapandığını duydu. Koştu, pencerenin önüne dayadığı iskemlenin üzerine çıktı, bu kez camı açıp, aşağı sarktı. Önce pelerinli adamın çıktığını gördü kapıdan.
..."Aferim kızım, bana anneni aratmadın bu akşam," diyordu kafasını kapıdan içeri uzatan babası. Füreya camı kapadı, perdeleri çekti.
"Babacım, kimdi onlar?" diye sordu.
"Seyfettin Bey'i tanımadın mı?"
"Tanıdım. ya öteki? Fransız değil de, öbür mavi gözlü olanı?"
"O benim Harbiye'den sınıf arkadaşımdı. Adı, Mustafa Kemal'dir," dedi babası.
---------
Latife Hanım ve Mustafa Kemal, Hakkiye Hanım'ın İzmir'e taşınmasından kısa bir süre sonra evlenmişlerdi.Füreya, Atatürk'ün nikâhına çok gitmek istediği halde, Göztepe'deki köşke götürülmedi.
...Emin Paşa ve Hakkiye Hanım, süslenip püslenip evden nikaha gitmek için çıkarken, Füreya ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
...Füreya yatmadı, annesiyle babasını bekledi. ...eve döndüklerinde kızlarını pencere önünde, dönüşlerini beklerken bulmuşlardı.
"Haydi, lütfen anlatın. Latife Hanım'ın gelinliği nasıldı?" diye sordu Fireya.
"Gelinlik değil, krem rengi bir elbise giyiyordu. Saçlarına bir tül takmış, eline de uzun saplı bir gül almıştı. Çok sade bir gelindi."
...O, O nasıldı? Yakışıklı mıydı? Pelerini var mıydı?"
Hakkiye Hanım, kızının Mustafa Kemal tutkusundan haberdardı. Güldü.
"Çok yakışıklıydı ve elbette pelerini yoktu. Lacivert kruvaze bir elbise giymişti."
... "Ahhh!" dedi Füreya, "Keşke ben on yaş büyük olsaydım da onunla ben evlenseydim."
"Füreya, abuk subuk konuşma. Bak, sana bir sürpriziğm var. Yarın akşam Paşa ile yeni gelini bizim eve yemeğe davet ettim. Onu yine yakından görebileceksin" dedi annesi.
Füreya sevinçten deliye döndü. Ertesi günü zor etti. Ziyaret saati yaklaştıkça , elbiselerinin birini giyip ötekini çıkarıyordu.
...Yemekten sonra,
...Hakkiye Hanım, Füreya'ya kemanını getirip çalmasını söyledi.
"Ne çalayım?" diye sordu misafirlerine.
"Ne istersek çalabilir misin?" dedi Mustafa Kemal.
"Denerim."
"Bach çalın."
"Hangi konçertosunu?"
"Bu kız beni aşıyor Latif," dedi Mustafa Kemal
Parça bittikten, alkışlandıktan ve her türlü iltifatı dinledikten sonra, odasına gitti, gümüş kakmalı kutusundan hatıra defterini çıkardı. Aşağı indiğinde ufak bir tereddüt geçirdi. Ya reddederse... Ama her şeyi göze alıp yürüdü.
"Defterime benim için bir şeyler yazar mısınız efendim," dedi.
Mustafa Kemal, Füreya'nın uzattığı defterle kalemi aldıve dizlerinin üzerinde, onu çok uzun yıllar etkileyecek olansatırları yazmaya başladı. Yazı,
"Füreya Hanım," diye başlıyordu, "Görüyorum ki siz çok çalışkan bir insansınız. Millet sizden çok şey bekliyor. Siz çalışmalı ve bir şeyler vermelisiniz memlekete."
Füreya, defteri, kutsal bir emanet gibi göğsünün üzerine bastırıp odasına çıktı.
1 yorum:
Ayşe Kulin'in tüm kitaplarını bir solukta ve büyük bir keyifle okudum siz de çok hoş yerlerden alıntılar yapmışsınız...
yeni kitapta buluşmak dileğiyle...sevgiler...
Yorum Gönder